MESNEVİ’DE YOLCULUK – Cilt I/XCVI

Tavşanın ayağını geri çekmesindeki sebebi, arslanın ciddiyetle sorması.

1296. Arslan dedi ki: “Sen bu sebepleri bırak da şu geriye çekilmenin sebebini söyle, benim maksadım o.”

1297. Tavşan, “Arslan, bu kuyuda oturuyor; bu kalenin içinde bütün âfetlerden emîn!” dedi.

1298. Aklı olan kimse oturmak için kuyu dibini seçer. Çünkü gönül sefâları hâlvettedir.

1299. Kuyunun karanlığı, halkın verdiği karanlıklardan daha iyidir. Halkın ayağını tutan, halkla karışıp görüşen; başını kurtaramamış, selâmete erişmemiştir.

1300. Arslan, “İleri yürü. Benim açacağım yara, onu kahreder, bir bak, o arslan orada mı?” dedi.

1301. Tavşan “Ben o ateşten bir kez yanmışım. Sen beni kucağına alırsan,

1302. Ey kerem mâdeni, ancak o vakit yardımınla gözümü açar, kuyuya bakabilirim” dedi.

Kur’ân-ı Kerîm’de, Bakara sûresinin 112. âyetinde, Cenâb-ı Allah, Hazreti Muhammed Efendimizin dilinden şöye buyurur: “Kim Allah’ın huzurundaymış gibi hareket eder ve yüzünü tertemiz bir surette Allah’a çevirir, ona teslim olursa ecri Rabbinin indindedir. Onlara ne korku vardır, ne de mahzûn olurlar.”

Hazreti Muhammed Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde de buyurur ki: “Benim yanımdaki hâliniz her zaman devam etse, melekler ellerinize sarılır da musâfaha ederler sizinle; evlerinize gelirler de ziyâret ederler sizi.”

“İnsana yakışan, Allah’ın varlığını her an kendisinde hissederek, devamlı teslîmiyet içinde O’nunla râbıtada durarak yaşamasıdır” der Hasan Dede, “Zaten vuslat da bu değil midir? Vuslat, kendinden geçmek ve her ân Sevgiliyle beraber olmak, O’nunla yaşamak demektir. İlm’el-yakîn, Ayn’el- yakîn, Hakk’el-yakîn. Evvelâ bilmek lâzım; bildikten sonra sıra görmeye gelir; ondan sonra O, sana senden yakın olur; seninle beraber olur. Aklı olan, Allah’ı kendinde arar. Allah’ı aramak için kendi dışında bir adım atarsa kâfir olur. Çünkü Allah bizden ayrı değildir. Allah, ‘Ben size şah damarınızdan daha yakınım’ demiyor mu?.. Gönlünde Hazreti Muhammed, Hazreti Ali, Hazreti Mevlâna varken hiç gam yeme; sen kale gibisin.”

Ve bir şiirinde de şöyle seslenir Hasan Dede…

“Şekerle dudaklarının arasında uzun bir yol var, 

Ah güzellikte sonu olmayan Mevlâna’m! 

Bir ömürdür güneşle ay döner durur, 

Günlerdir, gecelerdir senin geceni arzular durur. 

Ah güzellikte sonu olmayan Mevlâna’m! 

Ah gönül, dayanmaya gücün yoksa git… 

Ah güzellikte sonu olmayan Mevlâna’m! 

Senin için aşk dâvâsına girenler az değil ya… 

Ah can! Korkmuyorsan sen gel, 

Fakat korkuyorsan senin de işin değil bu, sen de git… 

Ah güzellikte sonu olmayan Mevlâna’m! 

Güzelim cemâlin gönülden de güzel, candan da. 

Ah güzellikte sonu olmayan Mevlâna’m!..”

Ne güzel söyler Yüce Mevlâna… “Allah yakınlığının debdebesini gördün mü, Şehzâde gibi sevgiline kavuşursun… ayağındaki dikeni çıkarırsın! Kendinden geçmeye çalış da hemencecik kendini bul… doğrusunu Allah daha iyi bilir.”

Beyit:

“Aklı başında olanlar, bağla bağlanmış kullardır; aşıklarsa hürdür, şekerlenmiş, ballanmış canlardır onlar! Akıllıların yuları ‘zorla gelin’ emridir; gönlünü kaptıranların baharı ‘dileyerek gelin’ emri!..”