MESNEVÎ’DE YOLCULUK – Cilt I/CXCIV

“Ey insanoğlu, sen kendini küçük bir şey mi sanıyorsun? Binlerce âlem sende dürülüdür.” Ali Keremallahu Veche

Senin aklın deveciye benzer, sen de devesin. Akıl, seni, ister istemez hükmünce çekip durmaktadır.

Velîler, akılların aklıdır. Akıllar da tâ en sonuncusuna kadar develere benzer.

Onlara ibretle bak; bir kılavuz yüzbinlerce can!

2495. Ne kılavuzu, ne deveciyi! Sen, güneşi gören gözü bul da sonra bak!

Bütün cihan, gece içinde kalmış, karanlıklara mıhlanmış, güneşi ve gündüzü bekleyip durmakta.

İşte sana zerrede gizli güneş, işte sana kuzu postuna bürünmüş erkek arslan.

İşte sana saman altında gizli bir deniz! Kendine gel, o samana şüphe ile ayak basma!

Ama yol gösterici hakkında içe gelen şüphe, Tanrı rahmetidir.

2500. Her peygamber dünyaya tek gelmiştir. Tektir ama içinde yüzlerce âlem gizli.

Âlem-i kübra, kudretle sihir yaptı da cirmini, küçücük bir suret içinde gizledi.

Ahmaklar onu tek ve zayıf gördüler. Hiç padişahın dostu olan zayıf olur mu?

Ahmaklar, “O, ancak bir tek kişiden ibâret!” dediler. Vay akîbeti düşünmeyene!

Hazreti Muhammed Efendimiz, selâm olsun üzerine, buyurur ki: “Kim benim bir evliyâma düşmanlık ederse; muhakkak ki o kişi, bana karşı harp açmıştır. Muhakkak ki ben evliyâ için gadab ederim. Arslanın, yavruları için öfkelenmesi gibi…”

Yüce Pîr Mevlâna, selâm olsun üzerine, “Denizde gemileri görüyorsunuz, ama gemilerin içindeki sayısız denizleri göremiyorsunuz” der.

Bir şiirinde, 

“Bir canım, gel gör ki var yüzbin tenim, 

Neyleyip etsem ki ağzım sır benim, 

Bunca insan var, benim hep ben diyen,

Yok ki bir el söylesin tek ben senim…”

diye seslenen Hasan Dede, selâm olsun üzerine, “Allah, insan vücudunu eksiksiz yaratmıştır, sonra da gelip içine oturmuştur” der, “O beden, Kendisine mahsustur, Kendisine tâbi olmuştur. O, tevâzuyla yeryüzünde gezer, bizler gibi görünür ama öyle yücelerden bakar ki, ay, yıldızlar, güneşler hep aşağıda kalır. Hiçbir mahlûk onun nazârından kaçamaz. Ne fiilini, ne malını, ne kalbindeki sırlarını O’ndan gizleyemez insan. Biz işte böyle nurdan bir sarayda oturmaktayız. Biz o binâ değiliz; o Sultan’la beraberiz.”

‘İşte sana zerrede gizli güneş, işte sana kuzu postuna bürünmüş erkek arslan. İşte sana saman altında gizli bir deniz! Kendine gel, o samana şüphe ile ayak basma!’

Kasîde:

“Âşıkların içlerinde bir başka dünya vardır. Ama bizim sevgilimizin aşkı bir başka zevktir, bir başka candır. 

Gönül gözleri açık olanlar pek çok gizli şeyler bilirler. Ama âşıkların gönülleri başka bir gizli şey bilir. 

Akıl, aşk ve mârifet insanı Hakk’ın, hakîkatin damına çıkaran birer merdivendir. Fakat hakîkat âleminde Hakk’a ulaşmak için bambaşka bir merdiven vardır. 

Mânâ yolunun güzelleri, bir gönülle uğraşmaktan şaşırdılar, âciz kaldılar da onlara ‘Gönlün bambaşka bir sevgilisi var!’ diye vahiy geldi. 

Ey bir sevdâya kapılmış, kendini kaybetmiş gönlü kınamaya, ayıplamaya açılan diller! Dudaklarınızı yumun! Çünkü gönlün de bir başka dili var! 

Tebrizli Şems muma benzer. Fakat bütün mumlar onun pervânesi olmuşlardır. Çünkü onun gönlünün içinde bambaşka bir âlem vardır.”