MESNEVÎ’DE YOLCULUK – Cilt I/CLXXVII

Bazen bir mürid, dâvâcı ve yalancı bir şeyhe adamdır diye sadâkatle inanır, itikât eder. Bu itikât yüzünden öyle bir makâma erişir ki şeyhi, o makâmı rüyada bile görmemiştir. Bu suretle müride su ve ateş bile zarar vermez. Hâlbuki şeyhe zararlıdır. Fakat bu, nâdirdir.

Fakat nâdir olarak tâlibin itikâdındaki parlaklık yüzünden şeyhin yalanı tâlibe faydalı olur.

Şeyhi, can sanır, ceset çıkar, ama tâlib, kendi iyi niyeti yüzünden öyle bir makâma erişir ki…

2280. Hâli, tıpkı gece ortasında kıble arayana benzer. Kıble bulunmasa bile namazı câizdir.

Dâvâcı ve yalancı şeyhin can kıtlığı gizlidir. Fakat bizdeki ekmek kıtlığı meydanda.

Niçin bunu, dâvâcı şeyh gibi gizleyelim? Neden fayda olmadığı hâlde utanıp ârlanarak can çekişelim?

Bir şeyh varmış, bu şeyhin de çok sâdık bir müridi varmış. Bir gün, şeyhin bir dostu onu ziyârete gelmiş. Selâmlaşmışlar, hâl hatır soruşmuşlar.

Sonra dostu, şeyhe, “Çok fenâ bir baş ağrısı çekiyorum. Bir nefes etsen de şu başımın ağrısı geçse” diye buyurmuş.

Şeyh, “Hay hay” demiş ve hemen o sâdık müridini çağırmış. 

Mürid hemen gelmiş, “Buyrun Efendi Hazretleri…”

“Bir nefes et de” demiş, “dostumun başındaki ağrı geçsin.”

Mürid, hiç itirâz etmeden, “Eyvallah” demiş ve oturmuş adamın karşısına, nefes etmiş. Adamın başındaki ağrı bir anda geçivermiş.

Mürid huzurdan ayrılınca, dostu sormuş şeyhe, “Ben” demiş, “senin nefes etmeni istedim, sen ise müridini çağırdın, ona nefes ettirdin. Bundaki hikmet nedir?”

“Ah dostum” demiş şeyh, “ben harâbâtım, safım, ama o benden daha saftır. Bu kadar şeyh varken, o geldi bana ikrâr verdi. Her sabah gün ağarmadan, atlar bisikletine, onlarca yol kateder gelir dergâha, sabah namazını edâ eder ve hizmete geçer. Ondaki bu sadâkati, saflığı, temizliği gördüğüm için, onun nefes etmesini istedim.”

Hazreti Ali Efendimiz, selâm olsun üzerine, kendisine “Müminler, namazlarını (salâtlarını) huşû içinde kılarlar” âyetini sorduklarında şu cevabı vermiş: “Huşû kalptedir. Huşû, Müslümanın vekârına yakışır şekilde, vücudunun sakin olması ve gözünü namaz kıldığı yerden ayırmamasıdır.”

Allah, sâdıkları sever.

Nitekim Peygamber Efendimiz, selâm üzerine olsun, ümmetine hitâben, “Ey ümmetim! Sıdk üzerinize olsun. Zîrâ sıdk, hayır ve ihsâna götürür. Hayır ve ihsân ise cennete götürür. Bir insan gösterdiği sıdkından dolayı yok olsa, ona devam eylediği için, o kimse Allah indinde sıddıkların makâmına yazılır” diye buyurur.

Kur’ân-ı Kerîm’de de, Ahzâb suresinin 23. âyetinde, “Müminler arasında öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri ahde sadâkat gösterdiler. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirerek şehid olmuştur, bir kısmı da şehid olmayı beklemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler” diye buyrulur.

Gayb sırlarının tercümanı Hazreti Ali Efendimiz yine buyurur ki: “Aşktan daha feyiz verici, aşktan daha önemli bir hikmet rehberi, hayatın özünü her zerresine kadar gösteren, yollara ışık tutan, ruhun her yüzünde parlayan, aşktan daha üstün bir mürşid yoktur.”

“Hakk yolunda hakîkate varmak sözle olmaz, inandığını yaşamakla olur” der Yüce Pîrimiz Mevlâna, selâm olsun üzerine, “Hakk yolunda yürüyen âşık ilâhî sevgiyi gönlünde hissedince onun için baht da budur, devlet de budur, zevk de budur, yaşayış da budur. Onun için bu aşktan, bu sevdâdan başka bir alış veriş, başka bir kâr yoktur.”

Ne güzel seslenir bir şiirinde, mihrâb-ı aşk Hasan Dede, selâm olsun üzerine…

“Hakîkat bâb’ına varmak, kolay değil, kolay değil. 

Bütün zorlukları yenmek, kolay değil, kolay değil. 

İkrârına sadık olmak, temiz, pak su ile temizlenmek, 

Ateşten leblebi yutmak, kolay değil, kolay değil. 

Cemîyet içine girmek, zâlimi mazlumu görmek, 

Bu yolun sırrına ermek, kolay değil, kolay değil. 

Tüccâr olup satmak, öğretmen olup okutmak, 

İnsanları hep bir tutmak, kolay değil, kolay değil. 

Zâlim olan çeker zârî, bilmez neylesin o yâri, 

Gün gelir çekilir dâr’a Mansûr gibi, kolay değil, kolay değil. 

O Kur’ân’ın hecesine, yol gösterdi nicesine, 

Ermek yolun yücesine, kolay değil, kolay değil. 

Hasan’ın budur dileği, Allah’tır yaratmış meleği, 

Giymek ateşten gömleği, kolay değil, kolay değil…”