MESNEVÎ’DE YOLCULUK – Cilt I/CXXXI

“Aşk davaya benzer; cefâ çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!” Mevlâna

Feryâd edeyim, çünkü feryâd ve figânlar, hoşuna gidiyor. İki âlemden de ona ancak feryâd ve figân lâzım.

Onun macerasından acı acı nasıl feryâd etmeyeyim ki sarhoşlarının halkasına dahil değilim.

1770. Onun gözünden ayrı, güne gün katan yüzünün vuslatından mahrum bir hâldeyken nasıl gece gibi kapkara olmam?

Onun hoş olmayan şeyi de benim canıma hoş geliyor. O gönül inciten sevgilime canım fedâ olsun!

Nâziri olmayan tek padişahımın hoşnut olması için ben, hastalığıma da aşığım, derdime de.

İki deniz gibi olan gözlerimin incilerle dolması için gam toprağını gözüme sürme gibi çekmekteyim.

Halkın onun için döktüğü gözyaşları incidir; halk gözyaşı sanır.

1775. Ben canlar canından şikâyetçi değilim, hikâye etmekteyim.

Gönül, “Ben ondan incindim” dedikçe, gönlün bu asılsız ve ehemmiyetsiz nifâkına gülmekteyim.

Yüce Pîr Hazreti Mevlâna, selâm olsun üzerine, Hakk’ın güzel yüzünü görmek için, Hazreti Şuayb’ın döktüğü gözyaşlarını ve yakarışlarını şöyle dile getirir:

“Şuayb’ın sesi, inleyişi, çiy taneleri gibi gözyaşları döküşü haddi aşınca, seher vakti gökten şu nidâ geldi: ‘Eğer suçluysan cömertliğimle bağışladım suçundan seni, affettim. Eğer cennet istiyorsan, verdim. Sus; bu yalvarışı bırak.’ 

Şuayb şu cevabı verdi: ‘Ne bunu isterim, ne onu. Hakk’ın güzel yüzünü apaçık görmek isterim. Yedi deniz ateş olsa, o yüzü görmek için kendimi içine atarım. O görüş yerinden eğer beni kovarsan, başım, gözüm kovulmuş olur; bana cehennem yaraşır, cennet asla yaraşmaz. O’nun nur yüzüyle parlamayan cennet bana cehennemdir, bana düşmandır. Ben o ruhsuz renkten, o sevimsiz kokudan yandım. Bana o güzel yüzün nurlarındaki parlaklık gerek. O nerede? Ben onu isterim.’ 

Dediler ki: ‘Bari az ağla ki, görüş kuvvetin elden gitmesin. Ağlayış, pek haddi aşarsa göze ziyândır, bu göz görmez olur.’ 

Şuayb cevap verdi: ‘Eğer iki gözüm akîbet O’nu görecekse benim vücudumun her cüzü, bir göz olur, ben görmemezlikten ne tasalanayım? Eğer bu gözüm akîbet O’nu görmekten mahrum olacaksa, o göz varsın görmez olsun; çünkü dosta lâyık değildir’…”

Ne güzel buyurur Hazreti Şems…

“Bir kimsenin davasını onun mânâsı için, bir kimsenin mânâsını da, davası için öğrenmek isterim.”

Şiir:

“Sevgilim, 

Korkmam senden şiddet, kahır gelmesinden, 

Canımdan öte seviyorum seni ben,

Kahrın hoştur semâ ve ney sesinden,

Cefân daha hoştur nimet vermenden,

Canımdan daha hoştur öç alman benden… 

Cihan nurum, 

Ateşin bu ise nurun nasıldır? 

Derdin zevk verirse lütfun nasıldır? 

Letâfet saklıdır zulmünde bile, 

Sevgilim, 

Seni kimse bilmez tam hakkı ile… 

Aşıkım Yârimin her türlü kahrına, 

İsterim gark olmak Sevgilimin sonsuz baharına. 

Feryâtla inlesem olsam bir bülbül, 

Bulup da koklasam hoş kokulu gül…

Rabbim, bu bülbül yansa da aşkı azalmaz, 

Acıdan zevk alır ötmekten kalmaz.

O Küll’e aşıktır, Küll gerçekte o, 

Kendine aşıktır bilmemekte o…”