MESNEVÎ’DE YOLCULUK – Cilt I/CXXIII

Tâcirin, Hindistan dudularından gördüğünü duduya söylemesi.

1645. Tâcir alışverişi bitirip muradına nâil olarak evine geldi.

Her köleye armağan getirdi, her halayığa ihsânda bulundu.

Dudu, “Bu kulun armağanı hani? Ne gördün ve ne dedinse söyle” dedi.

Tâcir, “Söylemem. Zaten elimi çiğneyip parmaklarımı ısırarak,

Cahilliğimden, akılsızlığımdan böyle saçma haberi niye götürdüm diye hâlâ pişman olup durmaktayım” dedi.

1650. Dudu, “Efendim, pişmanlık neden, bu hiddete, bu gama ne sebep oldu?” dedi.

Tâcir dedi ki: “Şikâyetlerini sana benzeyen dudulara söyledim.

İçlerinden biri senin derdini anlayınca ödü patladı, titreyip öldü.

Ben ‘Ne yaptım da bu sözü söyledim’ diye pişman oldum ama bir kere söylemiş bulundum. Pişmanlık ne fayda verir?”

Ağızdan bir kere çıkan söz, bil ki yaydan fırlayan ok gibidir.

1655. Oğul, o ok, gittiği yerden geri dönmez, seli baştan bağlamak gerek.

Sel önce bir kere coşup da etrafı kapladıktan sonra dünyayı harâb etse şaşılmaz.

Hazreti Ali, selâm olsun üzerine, “Dilinizi iyi kullanınız; o sizi saadete götürdüğü gibi, felâkete de götürebilir” diye buyurur.

Yüce Pîr Hüdâvendigâr Mevlana da, selâm olsun üzerine, “Kalbi ile sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır” der.

‘Ağızdan bir kere çıkan söz, bil ki yaydan fırlayan ok gibidir.’

“Gerçek olan odur ki, insanın sadece sözleriyle değil davranışlarıyla da topluma örnek olup başkalarının düzelmesine vesîle olması ve böylece birçok kişinin gerçeği onun sözlerinde ve davranışlarında görmesidir” der Hasan Dede, selâm üzerine olsun, ve şöyle devam eder, “İnsanın, düşüncede, niyette, sözde ve davranışta önce Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmesi şarttır. Öyle ki, kâinatta görünen ve görünmeyen her şey Allah’ın varlığından oluşmaktadır O’nun varlığının bir parçasıdır. İşte bunun için insanın şartsız olarak, düşüncede, niyette, sözde ve davranışlarında Allah’ı sevmesi ve Allah’ın varlığı olan kâinattaki her şeyi, topraktan ağaca kadar bütün bitkileri, ufacık bir kelebekten gökte uçan kuşa kadar bütün hayvanları, iyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle bütün insanları sevmesi ve sevgiden söz etmesi gerekir. 

Bizlere en büyük örnek en başta Hazreti Muhammed Efendimiz ve İmam Ali Efendimiz, Ehlibeyt Efendilerimiz, Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna ve bütün Evliyâullah’tır. 

İnsan düşünceden ibarettir, düşünmeden dil dökmeye başladı mı çok büyük kayıplara gider. Düşünerek konuşmaya başlayan kişi; dokuz sefer yutkunacak, söyledikleri başta kendine hitâb edecek, hoşuna giderse sonra bunu karşı tarafa ikrâm edecek. İşte o zaman güzel bir dil sarfetmiş sayılır. 

Kim susar da yanındakinin ayıbını saklarsa Allah da onun ayıbını saklar. Acı sözler sarf etmenin kimseye faydası olmaz. Kaldı ki faydalı ve az söylemek hikmete, mânâsız ve çok söz söylemek cehâlete işarettir.

Dil tatlı olacak ama, göz de güzele bakacak ki dil tatlı olsun. Bahçede ne kadar çiçek olursa olsun sen gözünü gülden ayırma.”

Kasîde:

“Ey aşıklar, boş durmayın, şu beden yükünü üstünüzden atmaya çalışın! Çünkü, beden ile can kalmayınca, gönlünüz şu ağır beden yükünden kurtulur da gökyüzüne uçar gider. 

Gönlünüzü, canınızı hikmet suyuyla yıkayın, gönül tozları gitsin de, gözleriniz hasretle şu kirli yeryüzüne takılıp kalmasın, göklere çevrilsin. 

Dünyada bulunan her şeyin canı aşk değil midir? Aşktan başka ne varsa hepsi de fânî, hepsi de ölür gider. Dünyada ebedî olarak kalan ancak aşktır! 

Ey insanoğlu, senin yokluğun doğuya, ecelin de batıya benzer. Bu doğu ile batı, başka bir gökte bulunmaktadır. Çünkü senin şimdi gördüğün gökyüzü de fânîdir. O da gelip geçicidir. 

Göklerin yolu, senin içindedir. Aşk kanadını çırp da uçmaya bak! Aşk kanadı kuvvetlenince artık merdiven kaygısı, merdiven gamı kalmaz. 

Dünyayı dışından görme, çünkü senin gözünün içinde bir başka dünya var. Bundan senin haberin yok. Sen bu görünen dünyaya gözünü kapa da, gözünün içindeki dünyayı görmeye çalış! Şunu iyi bil ki, sen iki gözünü de kapayınca, bu gördüğün dünyadan hiçbir şey kalmayacaktır. 

Senin gönlün bir dam gibidir. Hislerin, duyguların, gönül damının oluklarına benzer. Oluklar kalmayınca, sen damdan su içmeye bak. 

Sen bu gazelin tamamını, geri kalanını gönlümden, gönül defterimden oku! Sen benim dilime bakma, çünkü zamanı gelince dil de kalmaz, dudak da kalmaz! 

İnsanın bedeni yaydır. Sözü, nefesi de beden yayının oklarıdır. Ok ile okluk gidince yay bir iş yapamaz.”