“Mutlak büyü nedir, gözlerinden öğrendim; aşkından, can mumunu yaktım, parlattım… Gözlerimi yüzüne dikmişim; kem gözler hâlimden ırak olsun, nazar değmesin bu hâle.” Mevlâna
Kim güzelliğini mezada çıkarırsa ona yüzlerce kötü kaza yüz gösterir.
1830. Düşmanların kem gözleri, kin ve gayızları, hasetleri; kovalardan su boşalır gibi başına boşalır.
Düşmanlar kıskançlıklarından onu parça parça ederler; dostlar da ömrünü hevâ ve hevesle zâyi eder, geçirirler.
Bahar zamanı, ekin ekmekten gâfil kişi, bu zamanın kıymetini ne bilsin!
Tanrı lütfunun himâyesine sığınman gerektir. Çünkü Tanrı, ruhlara yüzlerce lütuf döktü.
Tanrı’nın lütfuna sığınman gerek ki bir penâh bulasın. Ama nasıl penâh? Su ve ateş bile senin askerin olur.
1835. Nuh’a ve Musa’ya deniz dost olmadı mı? Düşmanlarını da kinle kahretmedi mi?
Ateş, İbrahim’e kale olup da Nemrud’un kalbinden duman çıkarmadı mı?
Dağ, Yahya’yı kendisine çağırarak ona kasdedenleri taşlarıyla paralayıp sürmedi mi?
Ey Yahya! Kaç, bana gel de keskin kılıçlardan seni kurtarayım, demedi mi?’ dedi” diye cevap verdi.
Yüce Pîr Mevlâna, selâm olsun üzerine, “Bir başkasının yaptığı işleri görüp de kıskanma, sen de çalış daha iyisini yapmaya bak” diye buyurur ve bir beyitinde şöyle seslenir: “Şarap, sırlar küpünde şunun için köpürür: Kim, her şeyden geçmişse o şarabı içer. Ulu Allah, ‘İyi kişiler içerler’ demiştir. Senin içtiğin şarap haramdır. Biz, helâl olan şaraptan başka şarap içmiyoruz. Çalış da yokluktan varlığa ulaş. Allah şarabıyla sarhoş ol.”
Sultan Veled Hazretleri de, “Mertlik başkalarıyla savaşmak değildir. Asıl mertlik ve Rüstemlik kendi nefsiyle savaşmaktır” der.
“Her şeyimizi Allah için fedâ etmemiz lâzım” diye buyurur Hasan Dede, “O zaman, Allah bize sahip çıkmaz mı? Çıkar… O vakit, Allah bizi bizden satın alır. O baştan aşağı sevgidir; O baştan aşağı vericidir; O baştan aşağı ışıktır, nurdur. O karşılıksız verendir; hepimizi seven, hepimizi büyüten, besleyen, geliştirendir.
Her zaman söylüyoruz… İnsan, Allah’ın halîfesidir, O’nun temsilcisidir. Evet, tam mânâsıyla insan olmak, Allah’ı taşımak kolay değildir. Bu yüzden, o güce, o kuvvete erişmek için işler biraz ağır olur. Fakat madem ebedî bir yaşam istiyoruz, o zaman nefsimizi zorlayacağız.”
Yüce Pîr Mevlâna yine çok güzel buyurur ve der ki: “Halk, savaş safında Allah için canları ile oynar. Birisi Eyüp gibi belâlara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder. Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Allah için tamaha düşer, çalışır durur. Ben de suçları yarlıgayan, örten Allah için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum, benim de ümidim onda.
Parasını almak için müşteri mi istiyorsun? Gönül, Allah’tan daha iyi müşteri nerede var? Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir. Hakîkatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmimize sığmaz bir saltanat ihsân eder. Birkaç katra göz yaşı alır, şekerlerin, balların hased ettiği kevseri bağışlar. Sevdalarla, dertlerle dolu ah’ı alır, her ah’a karşılık yüzlerce kârlı mevkii lütfeder. Gözyaşı bulutunun sürdüğü ah bulutu yüzündendir ki Halil’e ‘fazla ah eden’ dedi.
Gel de hemen şu eşi olmayan alışverişi durmayan pazarda eskileri sat, hazır ve elde bir olan beyliği al. Eğer bir şüphe gelir de yolunu vurursa ticarette bulunan Peygamberleri kendine senet yap. O padişahlar padişahı, onların talihlerini öyle yâver etti, onlara öyle bir baht verdi ki dağlar bile onların pılı pırtılarını çekmeye muktedîr değildir.”
Şiir:
“Ah dostlar! Ali’ye yüz tutanlarız biz,
Ali ile yola düşenleriz biz.
Ah dostlar! Hâşâ…
Ok, hançer yarasından korkmayız biz.
Ayağımızın bağlanmasından,
Başımızın gitmesinden korkmayız biz.
Ah dostlar!
Ateş gibi gidenleriz,
Cihana nur saçanlarız,
Cehennemi içenleriz biz,
Halkın dedikodusuna metelik vermeyiz biz.
Ali’yi giyindik, Ali ile yola düştük,
Cihan durdukça Ali ile âli kalacağız biz.
Ali’nin demine Hu…”